BESMELE

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيمِ

17 Temmuz 2009 Cuma

İBLİS'İN KARAKTER

15-Hicr Suresi

İBLİS'İN KARAKTERİ

"Yalnız İblis, secdeye kapananlar arasında olmayı reddetti."

İblis meleklerden ayrı bir yaratık. İblis ateşten, melekler de nur'dan yaratılmışlardır. Ve melekler Allah'ın emrine karşı gelmezler, emredileni yaparlar. Ama İblis emredileni yapmaktan kaçınıp, karşı geldi. O halde kesinlikle meleklerden değildir. Buradaki istisna ise, aynı türden birinin istisna edilmesi değildir. Bu, "Falanca oğulları geldiler, ama Ahmet gelmedi" cümlesinde yapılan istisna gibidir. Çünkü Ahmet falanca oğullarından biri değildir. Ama her yerde ve her koşulda onlarla beraberdir. O halde meleklere yönelik olarak yeralan:

"Hani Rabbin meleklere dedi ki."

emri İblis'i nasıl kapsamaktadır? Bu emrin İblis'i de kapsadığı sonraki ayetten anlaşılmaktadır. Bu nokta A'raf suresinde açık bir şekilde vurgulanmaktadır.

"Allah İblis'e: Secde etmeni emrettiğimde seni secde etmekten alıkoyan ne oldu?" dedi. (A'raf Suresi 1)

Kur'an'ın ifade yönteminde çoğu zaman ve çoğu konuda biraz sonra yer alacak kanıtla yetinilmektedir. O halde yüce Allah'ın İblis'e yönelik olarak "Emrettiğim halde secdeye kapanmaktan seni ne alıkoydu? sözü, secde emrinin onu da kapsadığını kesin bir şekilde kanıtlamaktadır. Yüce Allah'ın şeytana yönelik emrinin meleklere yönelik emir olması bir zorunluluk değildir. Herhangi bir nedenden dolayı meleklerle beraberken bu emir verilmiş olabilir. Yine ayrıca ona böyle bir emir verilmiş de onun önemsizliğini vurgulamak ve bu noktada melekleri ön plana çıkarmak için bu konu açıklanmamış olabilir. Fakat ayetlerin kesinlikle vurguladığı ve davranışlarının ortaya koyduğu, onun bir melek olmadığıdır. Bizim tercih ettiğimiz görüş budur.

Her ne olursa olsun, şu anda biz gaybın kapsamına giren ve kesinlikle kabul etmekten başka seçeneği bulunmayan bir olayla karşılaşıyoruz. Ayetlerin açıkladığının dışında olayın mahiyetini, niteliğini düşünme imkânına sahip değiliz. Çünkü akıl, az önce söylediğimiz gibi, hiçbir durumda bu alanda bir etkinliğe sahip değildir.

"Allah, "Ey İblis, seni secde edenler ile birlikte olmaktan alıkoyan nedir?" dedi."

"İblis, "Kara çamurdan oluşmuş kuru balçıktan yarattığın insana secde etmek bana yakışmaz" dedi."

Dumansız alevden yaratılmış bu varlığın yapısındaki gurur, büyüklenme ve isyan tabiatı burada kendini gösteriyor. İblis burada kara çamurdan ve balçıktan söz ediyor, ama bu çamura üflenmiş yüce soluğu sözkonusu etmiyor. Gururla bayı kaldırıyor ve "Allah'ın kara çamurdan oluşmuş kuru balçıktan yarattığı insana secde etmenin kendisinin üstünlüğüne yakışmadığını söylüyor. Ardından olması gereken oluyor:

Allah "Öyleyse defol oradan, artık sen rahmetimden kovulmuşsun.'

35- "Hesaplaşma gününe kadar sürekli olarak lânetim üzerinedir. "

36- İblis, "Ey Rabbim, o halde insanların tekrar dirilecekleri güne kadar bana yaşama süresi tanı" dedi.

37- Allah, "Sen kendilerine yaşama süresi tanınanlardansın" dedi.

38- O belirli vaktin gününe kadar.

Bu baş kaldırmanın ve yoldan sapmanın cezasıdır.

İşte bu noktada kin ve kötülük karakteri kendini gösteriyor.

İblis diriliş gününe kadar yaşama süresi tanımasını istemişti. Yüce yaratıcının huzurunda işlediği hatadan pişmanlık duymak, Allah'a tevbe etmek, bu büyük suçunu bağışlaması için O'na dönmek için değil elbette. Allah'ın kendisine lânet etmesinin, huzurundan kovmasının cezası olarak Adem ile soyundan öc almak için. Allah'ın kendisine lânet etmesini Adem'e bağlıyor, iğrenç bir büyüklenme ile, Allah'a baş kaldırmasına değil.

39- İblis dedi ki; "Ey Rabbim, beni kışkırtıp sapıklığa düşürdüğün için dünyada kötülüğü onlara cazip göstererek hepsini yoldan çıkaracağım.

40- Sadece onların arasındaki seçkin kulların hariç.

Bununla İblis savaş alanını belirlemiş oluyor. Bu alan yeryüzüdür. "Dünyada kötülüğü onlara cazip göstereceğim."

Elindeki kozun da cazip gösterme olduğunu belirtiyor. Kötülüğü cazip gösterip güzelleştirmektir onun kozu. Kötülüğün bu yapay cazibesine kapılıp onu işlemelerini sağlamaktır silahı. Bu yüzden insanın işlediği hiçbir kötülük yoktur ki, üzerinde şeytandan kaynaklanan bir yaldız, bir cazibe, yalancı bir güzellik olmasın. Gerçek mahiyetinden ve çirkinliğinden farklı görünmesin... O halde insanlar şeytanın elindeki kozu iyi tanımalıdırlar. Bir şeyde cazibe olduğunu fark ettiklerinde, içlerinde bu cazibeye karşı bir arzu uyandığını gördüklerindé o şeyden sakınmalıdırlar. Sakınmalıdırlar, çünkü o şeyde şeytanın parmağı olabilir. Ama Allah'a bağlanmış, O'na gereği gibi kulluk yaptıklarında -bu şartla şeytanın Allah'ın seçkin kullarının üzerinde hiçbir etkinliği yoktur.

"Hepsini yoldan çıkaracağım."

"Sadece onların arasındaki seçkin kulların hariç.

Yüce Allah, kendisini Allah'a adayanları seçkin kullarına katar. Kendilerini sırf Allah için arındıran ve Allah'ı görüyormuşcasına ibadet eden kullarının arasına alır. Şeytanın bu kullar üzerinde hiçbir etkinliği yoktur.

Mel'un şeytan başka türlüsünün imkânsız olduğunu, çünkü bunun Allah tarafından konulmuş bir kural olduğunu bildiği için bu şartı ifade ediyor. Buna göre, yüce Allah kendisini arındırıp, Allah'a teslim olanı seçkin kullarına katar. Onu korur ve gözetir. Aşağıdaki cevabın verilmesi bu yüzdendir.

41- Allah dedi ki; "İşte bana ileten doğru ,yolum budur. "

42- "Sana uyan sapıklar dışındaki kullarım üzerinde senin hiçbir nüfuzun, hiçbir etkileme gücün yoktur. "

Budur yol... Budur yasa... Kanun budur... Allah'ın iradesi, hidayet ve sapıklık noktasında bu yolun kanun ve hüküm olmasını öngörmüştür. Benim seçkin "kullarım" üzerine hiçbir yaptırım gücün yoktur, onlara etki edemezsin, onlara herhangi bir kötülüğü cazip gösteremezsin ve sen onlara ulaşamazsın. Bu nedenle onlar sana karşı koruma altındadırlar. Çünkü senin onları etkileyebileceğin tüm yollar kapalıdır. Onlar dikkatlerini Allah'a yöneltmişler, Allah'la bağlantı içinde, olan sağlıklı fıtratları aracılığı ile onun yürürlükte olan yasalar sistemini kavramış bulunmaktadırlar. Sen sadece sana uyan yoldan çıkmış sapıklar üzerinde bir etkinliğe sahipsin. Bu ise, genel kuralın dışında bir istisnadır. Çünkü yoldan çıkmış sapıklar, Allah'ın seçkin kullarından sayılmazlar. Nasıl ki, kurt sürüden ayrılanı kapıyorsa, şeytan da sadece Allah'ın yolundan ayrılanı kapabilir. Kendilerini Allah'a adayanlara gelince, yüce Allah onların kaybolup gitmelerine izin vermez. Allah'ın rahmeti geniştir. Onlar biraz geride kalsalar bile, çok geçmeden dönerler.

Yoldan çıkmışların akıbeti, daha savaş meydanının başından beri ilan edilmiştir.

43- Onların hepsinin buluşma yerleri cehennemdir.

44- Oranın yedi kapısı vardır. Her kapıdan hangi cehennemlik grupların içeriye girecekleri belirlenmiştir.

Bu yoldan çıkmış sapıkların sınıfları ve dereceleri vardır. Sapıklığın çeşitli şekilleri, değişik renkleri vardır. Onlardan her grubun cehenneme girecekleri kapı belirlenmiştir. Bu belirleme, onların niteliklerine ve davranışlarına göre yapılmıştır.

Ayetlerin akışı hikâyenin odak noktasına ve ders alınacak yerine gelmişken, sahne son buluyor. Bu noktada şeytanın, insanın içine nasıl nüfuz ettiğini, insanın tabiatında yeralan balçığa özgü özelliklerin ilahi soluğa özgü niteliklere ne şekilde üstünlük sağladığını açıklıyor. Allah'la sürekli bağlantı içinde olan ve O'nun ilahi soluğunu koruyana gelince, şeytanın onun üzerinde hiçbir etkileme gücü yoktur.

45- Kötülükten sàkınanlar ise, cennetteler ve pınar başlarındadırlar.

46- Onlara "Esenlikle ve güven içinde oraya giriniz" denir.

47- Biz cennetliklerin kalplerindeki tüm kin tortularını çekip çıkardık, onlar orada karşılıklı koltuklarda oturan kardeşlerdir.

48- Onlar orada bıkkınlık hissetmezler, oradan çıkarılmaları da sözkonusu değildir.

Kötülüklerden sakınan muttakiler, sürekli Allah'ı gözeten, kendilerini onun azabından ve onun azabını gerektirecek nedenlerden koruyan kimselerdir. Belki de cennetteki pınarlar, cehennemin kapılarına karşılık olmaları için sahnede yeralmaktadır. Cehennemdeki korku ve endişeye karşılık, onlar esenlik ve güven içindedirler. Geçen ayetlerde vurgulandığı gibi, şeytanın içini kemiren kine karşılık, onların içindeki tüm kin tortularını çekip çıkardık. Orada bıkkınlık hissetmezler, oradan çıkarılma korkusunu yaşamazlar. Dünyadayken Allah'ın azabından korkmalarının ve kötülüklerden sakınmalarının karşılığı olarak Allah'ın katındaki bu güvenli ve huzurlu, yeri haketmişlerdir.

Hiç yorum yok: