BESMELE

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيمِ

17 Temmuz 2009 Cuma

ALLAH'IN DEĞİŞMEZ YASASI

15-Hicr Suresi

ALLAH'IN DEĞİŞMEZ YASASI

Hiçbir zaman değişmeyen, tüm evrene ve hayata hükmeden, toplumlara ve peygamberlik kurumuna egemen olan, hidayet ve sapıklığı belirleyen, akıbetleri, hesaplaşma ve cezayı tayin eden... Surenin her bölümünün sonunda bir kuralı doğrulanan ya da değişik alanlarda bir örneği sergilenen bu genel yasalar.. Evet bu yasalar, yüce Allah'ın yarattığı her yaratığın önünde gizli olan hikmete, aynı zamanda bu yaratılışın tabiatının dayanağı olan köklü gerçeğe tanıklık etmektedir.

Bu yüzden surenin sonunda, göklerin ve yerin, her ikisinde bulunan varlıkların yaratılışının tabiatında, geleceğinden kuşku duyulmayan, kıyametin tabiatında, kendisinden önce gelmiş geçmiş peygamberlerin taşıdığı mesajın aynısını taşıyan Peygamberimizin insanlara sunduğu mesajın tabiatında belirginleşen bu büyük gerçeğe ilişkin bir açıklama yeralmaktadır. Bütün bu hususlar kendilerini birbirine bağlayan ve içlerinde belirginleşen bu büyük gerçek etrafında biraraya getirilmektedirler. Ayrıca bu gerçeğin yaratılışla içiçe olduğunu ve yüce Allah'ın bu varlığın yaratıcısı olduğu ilkesinden kaynaklandığına işaret edilmektedir:

"Her şeyi yaratan ve her şeyi bilen Rabbindir."

Şu halde bu büyük gerçek yoluna devam etmelidir. Bu büyük gerçeğe dayalı davet hareketi. Sağa sola sapmadan yolunda yürümelidir. Bu gerçeğe çağıran davetçi, alaycı müşriklere aldırmadan yoluna devam etmelidir.

"O halde sana emredileni açıkça haykır ve müşrikleri umursama." (Hicr Suresi 94)

Allah'ın yasası değişmeksizin kendi yoluna devam etmektedir. Onun arka planında yeralan büyük gerçek, davet hareketi, kıyamet, göklerin ve yerin yaratılışı, her şeyi bilen ve her şeyi yaratan yüce yaratıcının meydana getirdiği her şey ile iç içedir. İşte surenin sonunda böylesine görkemli bir olaya dikkat çekiliyor. Bu varlık aleminin dayandığı büyük gerçeğe dikkat çekiliyor.

85- Biz gökleri, yeri ve ikisi arasındaki vârlıkları bir gerekçeye dayalı olarak yarattık, boşuna yaratmadık. Kıyamet anı kesinlikle gelecektir. O halde onların küstahlıklarını soylu bir umursamazlıkla karşıla.

86- Her şeyi yaratan ve her şeyi bilen Rabbindir.

Göklerin ve yerin dayanağı her ikisinin ve ikisi arasındaki varlıkların yaratılışının gerekçesi olarak gerçeğin vurgulandığı bu değerlendirme geniş boyutlu, derin anlamlı ve olağanüstü ifade güzelliğine sahip bir değerlendirmedir. Yüce Allah'ın şu sözü neye işaret ediyor?

"Biz gökleri, yeri ve ikisi arasındaki varlıkları bir gerekçeye (gerçeğe) dayalı olarak yarattık."

Bu ayet, varlıklar aleminin özünde yereden gerçeğe işaret etmektedir. Varlıkların yapısında, planlamasında, canlı cansız tüm varlıkların akıbetinde etkinliği bulunan köklü gerçeği göstermektedir.

Bu varlığın yaratılış planının derinliklerinde yeralmaktadır bu gerçek. Çünkü varlık alemi boşuna yaratılmamıştır, başıboş değildir. Bu varlığın yaratılış planında hileye, sahtekârlığa, batıla yer yoktur. Batıl gerçek üstüne çöreklenmiş yabancı bir unsurdur, yaratılış planında yeralan unsurlardan biri değildir.

Varlık aleminin yapısının derinliklerinde de bu gerçek yatmaktadır. Varlığın yapısı, gerçeğe dayalı olarak biraraya gelen unsurlara dayanmaktadır. Boş kuruntulara, hileye değil. Bu unsurlara hükmeden ve onları gerçeğe dayalı olarak kaynaştıran yasalar sistemi, çelişmez, karışmaz ve değişmez bir sistemdir. Bu yasalara insan arzusu, boşluk ve yanlışlık bulaşmaz.

Varlık aleminin idare yapısının derinliklerinde de bu gerçek yeralmaktadır... Çünkü varlıklar alemi gerçeğe dayalı olarak yönlendirilip yönetilmektedir. İhtiras ve arzulara değil, hak ve adalete uyan doğru ve adaletli yasalar sistemi ile yönetilmektedir.

Varlık aleminin akıbetinde de bu köklü gerçek yatmaktadır. Çünkü her sonuç, bu değişmez ve adaletli yasalar sistemi uyarınca oluşmaktadır. Göklerde, yerde ve ikisinin arasında yeralan varlıklarda meydana gelen her değişiklik gerçeğe göre ve gerçek için meydana gelmektedir. Sonuçta elde edilen her karşılık da bu şaşmaz gerçeğe uygun olmaktadır.

Bu noktada yüce Allah'ın göklerin, yerin ve ikisi arasındaki varlıkların yaratılışına dayanak yaptığı gerçek geleceğinden kuşku duyulmayan kıyamet anı ile birleşiyor. Bu an, kesinlikle ve şaşmadan gelecektir. Bu da varlığın dayanağı olan gerçeğin bir parçasıdır. O da özü itibarı ile gerçektir. Ve gerçek olanı gerçekleştirmek için gelecektir.

"O halde onların küstahlıklarını soylu bir umursamazlıkla karşıla."

Şu halde kalbinde kin ve öfkeye yer verme. Çünkü gerçek kesinlikle gerçekleşecektir:

"Her şeyi yaratan ve her şeyi bilen Rabbindir."

Yaratan O'dur, neyi ve kimi yarattığını bilir. Yaratma olayı bütünüyle onun eseridir. Bu yüzden yaratılışın özünde gerçeğin yeralması kaçınılmazdır. Ayrıca her şeyin başlangıcı ve dayanağı olan gerçeğe varmalıdır her şey. Varlıklar aleminde gerçeğin dışındaki her şey batıldır, sahtedir, yabancıdır ve çekip gitmeye mahkûmdur. Varlıklar aleminin özünde sağlam bir şekilde yereden büyük ve evrensel gerçeğin dışında hiçbir şey kalmayacaktır.

'İşte Hz. Peygamberin getirdiği mesaj, kendisine verilen bu Kur'an, bu büyük gerçekle bağlantılıdır:

87- Gerçekten sana sürekli tekrarlanan yedi ayetli Fatiha suresini ve yüce Kur'an'ı verdik.

Tekrarlanan yedi ile Fatiha suresinin yedi ayeti kastedildiği görüşü genel kabul görmüştür. Nitekim hadislerde buna işaret edilmektedir. Çünkü Fatiha suresi namazda herzaman tekrarlanmaktadır. Ayrıca bu surede Allah övgüyle anılmaktadır. (Bazı yaygın tefsirler, 'tekrarlanan yedi' ile yedi uzun surenin kastedildiğini belirtmektedirler: Bunlar Bakara, Al-i İmran, Nisa, Maide, En'am, A'raf ile bu sure olarak değerlendirilen Enfal ve Tevbe sureleridir. Bu sureler Medine'de indikleri için, bu tefsirler bu ayetin de Medine'de indiğini söylemektedirler. oysa surenin akışı gözönünde bulundurulduğunda ayetin Mekke'de indiği ve Fatiha suresinin yedi ayetine işaret ettiği anlaşılmaktadır.)

Ayette geçen yüce Kur'an deyimi ise, Fatihanın dışındaki sureleri ifade etmektedir.

Önemli olan, bu ayetin gerçeğe dayalı olarak yaratılan gökler yer ve ikisi arasındaki varlıklarda ve geleceğinden kuşku duyulmayan kıyamet anında bulunan ayetlere bağlanmasıdır. Dikkat edilecek nokta, bu ayettir. Kur'an ile varlıklar aleminin ve kıyamet olayının dayanağı olan köklü gerçek arsındaki ilgiye işaret etmesidir. Çünkü bu Kur'an'da evrenin dayanağı, yaratılış gerekçesi olan gerçeğin bir unsurudur. Yüce yaratıcının evrene yerleştirdiği yasalar sistemini gözler önüne serip, kalpleri bu yasaları algılamak üzere yönlendirmektedir. Yüce Allah'ın dış alemde ve iç alemde yarattığı mucizeleri ortaya koyup kalpleri bu mucizeleri kavramak için harekete geçirmektedir. Hidayet ve sapıklığın nedenlerini, hak ve batılın akıbetini, iyilik, kötülük, doğruluk ve eğriliğin sonucunu açıklamaktadır. Çünkü Kur'an'la evrenin yaratılış gerekçesi ve dayanağı olan gerçek, aynı özden kaynaklanmaktadırlar. Kur'an bu gerçeğin ortaya çıkışının, açıklanışının araçlarından biridir. Kur'an'da göklerin ve yerin dayanağı ve yaratılış gerekçesi olan gerçek kadar köklüdür. Varlıklara hükmeden yasalar sistemi gibi değişmezdir. Bu yasalarla doğrudan bağlantılıdır. Gelip geçici bir şey değildir Kur'an. Hayatın yönlendirilmesi, idaresi ve değiştirilmesi noktasında etkinliğini her zaman koruyacak ve kalıcılığını sürdürecektir. Yalanlayanlar istedikleri kadar yalanlasınlar, alaycılar durmadan alay etsinler, varlık bütünü içinde geçici ve yabancı bir unsur olan batıla dayanan batıl taraftarları istedikleri kadar saldırsınlar, bu gerçeği değiştiremezler.

Bu yüzden kendisine sürekli tekrarlanan yedi ayetli Fatiha suresi ile bu büyük gerçekten kaynaklanan ve bu büyük gerçekle bağlantılı olan yüce Kur'an verilmiş biri, şu dünyanın geçici nimetlerinden herhangi bir şeye göz dikmemelidir, kalbini kaptırmamalıdır. Sapıkların gidişine bakmamalıdır. Az veya çok durumları onu ilgilendirmemelidir. Köklü gerçeğe dayanan yolunu izlemelidir:

88- Erkek-kadın bazı kâfirlere verdiğimiz kimi dünya nimetlerine göz. dikme ve (iman etmiyorlar diye) onlar için üzülme, mü'minlere karşı alçak gönüllülük kanatlarını indir.

89- Ben açık sözlü bir uyarıcıyım de.

"Erkek-kadın bazı kâfirleri verdiğimiz kimi dünya nimetlerine göz dikme."

Göz dikilmez, sadece bakış dikilir, yani yöneltilir. Ne var ki, tasvirli ifade tarzı, gözleri dünya nimetlerine dikilmiş bir tabloda tasvir etmektedir. Düşünüldüğünde gerçekten eşsiz bir tablodur bu. Bunun ötesindeki anlam; Hz. Peygamberin -salât ve selâm üzerine olsun- yüce Allah'ın bir deneme, bir sınama aracı olarak kadın-erkek bazı insanlara bahşettiği nimetlere aldırış etmemesidir. İlgiyle bakmamasıdır. Ya da imrenir gibi bakmamasıdır. Bunlara sahip olmak için yanıp tutuşmamasıdır. Bunlar geçici ve batıl şeylerdir. Kendisinin yanında ise, tekrarlanan yedi ayetli Fatiha ve yüce Kur'an'dan oluşan her zaman kalıcı gerçek vardır.

Bu uyarı, varlıkların yaratılış gerekçesi olan büyük gerçek ile, Hz. Peygambere yapılan büyük bağış, bir de basit, değersiz dünya nimetlerini karşılaştırmak için yeterlidir. Bunun arkasından dünya nimetlerine dalan kavmi bir yana bırakıp, mü'minleri gözetmesine ilişkin Hz. Peygambere yönelik bir direktif yeralıyor. Çünkü mü'minler, onun getirdiği, ayrıca göklerin, yerin ve ikisi arasındaki varlıkların da dayanağı olan gerçeğe uymaktadırlar. Onlar ise; varlıklar aleminin yaratılış planına yabancı bir unsur olan geçici batıla uymaktadırlar.

"Onlar için üzülme."

Uğrayacakları kötü akıbeti dert etme. Biliyorsun ki, yüce Allah'ın adaleti bu akıbeti gerektirmektedir. Kıyamet olayın dayanağı olan gerçek, bu akıbeti belirler. O halde onları gerçek akıbetleri ile başbaşa bırak.

"Mü'minlere karşı alçak gönüllülük kanatlarını indir."

Yumuşaklığı, sevgiyi ve şefkati ifade etmek için kanatların indirilmesi deyiminin seçilmiş olması, tasvirli ifade tarzının gereğidir. Kur'an'ın edebi ifade tarzı uyarınca somut bir tabloda Peygamberimizle mü'minler arasındaki gözetim lütfu, güzel ilişki ve karşılıklı beslenen ince duygular temsil edilmektedir.

"Ben açık sözlü bir uyarıcıyım de."

İşte davetin asıl yolu budur. Burada tek başına uyarıdan söz ediliyor ve müjdeleme gündeme getirilmiyor. Çünkü yalanlayan ve alaya alan bir toplum, öncelikle uyarıyı hak etmektedir. Dünyanın geçici nimetlerinden yararlanan, daldıkları eğlenceden uyanmayan, İslâma davetin, kıyamet anının ve şu büyük evrenin dayanağı gerçeği düşünmeyen bir toplum, en çok uyarıyı hak etmektedir.

"Ben açık sözlü bir uyarıcıyım de."

Bu sözü gelmiş geçmiş tüm peygamberler kavimlerine söylemişler. Senin kendi kavmine getirdiğin apaçık uyarının aynısını getiren peygamberlerin gelip hitap ettiği kavimlerin bir kısmı halen yaşamaktadırlar. Arap Yarımadası'nda yaşayan yahudi ve hristiyanlar bu toplumlardandır. Ne var ki bu toplumlar, bu Kur'an'ı bütünüyle kabul etmiyorlar. Bir kısmını kabul ederken; bir kısmını reddediyorlar. Bunu yaparken arzularına, ihtiraslarına uyuyorlar. İşte bunları yüce Allah şu şekilde nitelendirmektedir:

90- Kutsal kitaplarının ayetleri arasında ayırım gözeten bölücülere de mesaj indirdik.

91- Onlar ki, Kur'an'ın ayetleri arasında da ayırım gözettiler.

92- Rabbin hakkı için, onların tümünü kesinlikle sorguya çekeceğiz.

93- Yaptıkları işler konusunda.

Bu sure Mekke'de inmiştir. Fakat Kur'an tüm insanlara hitap etmektedir. Kur'an'ın ayetleri arasında ayırım gözeten bölücüler de yaptıkları bu ayırımdan sorumludur.("Gızzatün" parça demektir. Bir koyunu tutup parçalara bölen için kullanılır) Daha önceki kutsal kitapları gibi Kur'an-ı Kerim'de açık uyarılarla geldi onlara. Ne Kur'an'ın indirilişi, ne de peygamberin gelişi bilmedikleri, ilk defa karşılaştıkları bir olay değildir. Daha önce yüce Allah buna benzer kitaplar indirmişti kendilerine. Bu yüzden Allah'ın gönderdiği bu yeni kitabı eksiksiz ve içtenlikle kabul etmeleri gerekiyor.

Surenin akışı bu noktaya ulaşınca, Hz. Peygambere yöneliyor ve yoluna devam etmesi, yüce Allah'ın duyurmak üzere kendisine verdiği mesajı haykırması direktifini veriyor. Bu haykırış ayette "sadaa" kelimesi ile ifade edilmektedir. Ve bu kelime "yarmak" anlamındadır. Kelimede güç ve etkinlik anlamı vardır. Dolayısıyla müşriklerin şirki onu bu mesajı haykırmaktan alıkoymamalıdır. Çünkü ilerde müşrikler yaptıklarının akıbetini öğrenecekler. Alaycıların alaya almalarına da aldırmadan mesajını duyurmalıdır. Allah onu alaycıların kötülüğünden korur.

Hiç yorum yok: