BESMELE

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيمِ

14 Temmuz 2009 Salı

TUFANIN İÇERİĞİ

Hud Suresi

TUFANIN İÇERİĞİ

Şimdi, acaba "Tufan olayı" tüm yeryüzü üzerinde mi etkili olmuştur ya da bu olayın etki alanı, sadece Hz. Nuh'un peygamber olarak gönderildiği yöre ile mi sınırlı olmuştur? Eğer olay sadece belirli bir yörede görüldü ise bu yöre neresidir? Bu yörenin gerek eski dünyadaki ve gerekse yeni dünyadaki yeri neresidir? Bu soruların zanni, kuşkuyu bilgiyi aşan cevapları elimizde yoktur. Kuşkulu bilgi ise gerçeğin en ufak bölümünün bile yerini tutamaz. Bu soruların elimizdeki cevapları, hiçbir sağlam delile dayanmayan yahudi masallarına, yahudi uydurmalarına dayanır. Buna göre bu cevaplar, Kur'an'da anlatılan peygamber hikâyelerinin amaçlarım gerçekleştirme bakımından, küçük-büyük hiçbir değer taşımazlar.

Fakat bu konudaki büyük bilgi eksikliğimize rağmen yine de şunu söyleyebiliriz: Kur'an'daki ayetlerden ilk bakışta anlayabildiğimiz kadarı ile Hz. Nuh'un -selâm üzerine olsun- gönderildiği halk, o günkü dünya nüfusunun tümünü oluşturuyorlardı. Bu insanların oturdukları bölge de o günkü dünyanın, üzerinde insanların yaşadığı yegâne bölgesi idi. Tufan olayı, işte bu bölgenin tümünü etkilemiş, bu bölgede yaşayan tüm canlıların hayatına son vermişti. Sadece hikâyede sözü edilen gemiye binenler kurtulabilmişler, sağ kalabilmişlerdi.

Bu evrensel olayın karakteristik niteliğini kavramamız için hakkında bu kadar bilgimizin olması yeterlidir. insanlığın o karanlık dönemi hakkındaki bu bilgiyi bize tek güvenilir kaynak olan Kur'an veriyor. Yoksa bu evrensel olay hakkında "tarih"in bildiği hiçbir şey yok. Bir defa o gün "tarih" yoktu ki, bu olay hakkında bildiği bir şey olsun. Tarih daha dünkü çocuk kalır bu olayın eskiliği karşısında. Tarihin kayda geçirebildiği insana ilişkin olaylar aslında pek azdır. Çünkü tarihi kayıtların geçmişi pek uzun değildir. Üstelik tarihin verdiği bilgiler doğru da olabilir, yanlış da; gerçek de olabilir, yalan da; bu bilgiler eleştiriye de, değişmeye de açık bilgilerdir. Bu yüzden doğru haber kaynağımız olan Kur'an'ın bize bilgi verdiği bir konuda tarihin onayına başvurmaya kalkışmak, asla doğru bir tutum değildir. Böyle bir konudaki sırf bir destek arayışı bile ölçülerin altüst oluşu ve geriye dönüş demektir ki, bu dinin özünü iyi kavramış olan bir aklın böyle bir hastalığa kapılması beklenemez.

Çeşitli milletlerin masallarında ve halklar arasında dilden dile dolaşan söylentilerde "Tufan" olayının izlerine rastlanır. Bu söylentilere göre eski çağların belirsiz bir tarihinde bu milletlerin o günkü kuşağı, işlediği günahlar yüzünden bu büyük afetle cezalandırılmıştı. Fakat bu söylentiler, Kur'an'da anlatılan "Tufan" olayı ile özdeşleştirilmemeli; bu tek güvenilir haber kaynağının verdiği doğru bilgiler, bu tür bulanık söylentilerle, bu çeşit kaynağı ve dayanağı belirsiz masallar ile karıştırılmamalı, hatta Kur'an'ın bu konuda verdiği bilgiler irdelenirken bu efsane kırıntılarının sözü bile edilmemelidir. Gerçi çeşitli milletlerin folklorunda rastlanan bu bulanık masallar az-çok kanıtlar ki, bir zamanlar bu milletlerin yaşadıkları topraklarda "Tufan" olayı görülmüştür, ya da en azından bu milletlerin sağ kalan ataları "Tufan" olayına sahne olan bölgeden göç ettikten sonra dünyanın çeşitli yörelerine dağılarak yeni yurtlar edinmişler ve vaktiyle yaşadıkları "Tufan" olayının anılarını bu yeni yurtlarına taşımışlardır.

Söz sırası gelmişken bir de şu noktayı hatırlatmalıyız: Sözde "Kutsal Kitab (Kitab-ı Mukaddes)" diye anılan kitabın ne yahudilerin kutsal kitabı olan "Eski Ant (Ahd-i Kadim)" adı ile bilinen bölümü ve ne de hristiyanların İncil nüshalarını içeren "Yeni Ant (Ahd-i Cedit)" başlıklı bölümü yüce Allah'ın katından indirilen kutsal kitapların aynileri değildir. Yüce Allah'ın Hz. Musa'ya indirdiği Tevrat'ın orijinal nüshaları, yahudilerin tutsaklıkları sırasında Babilliler tarafından yakılmıştı. Tevrat, bu olaydan yüzyıllarca sonra -Milâttan önce yaklaşık olarak beş yüzyıl kadar önce- "Azra" adlı bir yahudi din adamı tarafından tekrar yazıya geçirilmişti -sözü geçen "Azra" adlı yahudi din adamı, Kur'an'da adı geçen "Uzeyr" olabilir-Bu yahudi din adamı, asıl Tevrat'ın tesadüfen elde kalan metinlerini yazıya geçirmişti. Bugünkü Tevrat'ın bu metin kalıntıları dışındaki bölümü tamamen düzmecedir.

İncil nüshaları da öyle. Bu nüshalarda yeralan metinler, gerek Hz. İsa'nın öğrencilerinin ve gerekse bu öğrencilerin öğrencilerinin hafızalarında kalan bilgi kırıntılarına dayanılarak kaleme alınmışlardır. Üstelik bu yazıya geçirme olayı Hz. İsa'nın ölümünden yüzyıl kadar sonra gerçekleşmişti. Sonra da bu metinlere birçok hikâyeler ve mitolojik motifler karıştırılmıştır.

Bundan dolayı bu sözde kutsal kitapların herhangi birinde, herhangi bir konuya ilişkin kesin bilgi aramak doğru değildir.

Bu kısa açıklamayı burada noktalayarak sözü, bu büyük evrensel olaydan, yani "Tufan olayı"ndan çıkarılması gereken derslere getirmek istiyoruz. Gerçekten bu olaydan çıkarılması gereken dersler, bir değil, birçoktur. Önümüzdeki sayfalarda bu derslerin bazılarına değinecek ve arkasından Hz. Hud'a ilişkin hikâyeye geçeceğiz.

Hiç yorum yok: